Yol 

Bir kaç gecedir rüyalarımda hep yol görüyorum. Kimisi bildik tanıdık yollar oluyor çocukluğuma götürüyor beni, kimisi de hiç bilmediğim o eve.  Elimde bir bavul yada eşya toplarken buluyorum kendimi. Gitmeli miyim kalmalı mı? Sabah içimde büyük bir boşlukla ve bişeyleri unutup bırakmış hissi ile uyanıyorum. Sonra bugün uzun zamandır okumadığım,  başucumda duran dergiyi açıp göz gezdirirken bakın ne ile karşılaşıyorum.

Uzun yolları hep sevdim. Teşbihe mahal  varsa”hayat nedir?” dense “upuzun yoldur” derim. Günün sonunda hayatı da sevdiğim sır değil elbet.

Yola çıkarken su dökenin oluyor da, su gibi geçmiyor zaman. Başlarda pek anlamıyorsun, etrafı seyrediyorsun umarsızca. “Gökyüzü neden mavi? Ağaçların da canı var mı? ” diye sorarken yeni bir şey öğrenmenin verdiği hazla filizleniyor hayatın.

Muavinden bisküviyi tek başına isteme özgüvenine eriştiğinde biraz daha belirginleşiyor yolun gidişatı. Diğer yolcularla tanışıp yeni hayatlara ortak oluyorsun.o ortaklığın, ömrünün sonuna kadar senin “doğru- yanlış” algına etki edeceğini bilmeden…

Kendimi bildim bileli diye izahat vereceğin zamana dek kendini bilme sürecin yolculuğun en keyifli zamanları oluyor… Güneşin neden sarı olduğunu bildiğin, aslında bildiğini sandığın o dönemler.

Yolundan çıkarmak isteyenlerin, kendi yoluna ortak etmek isteyenlerin de tuzağına düşüyorsun yer yer. O sarp yollardan kendi yoluna dönmek sana epey vakit kaybettiriyor ama öğreniyorsun onu da. Bazı geceler yolculukta uyumayı düşünmek bile görkemli bir hayal oluyor. Sanki sen uyurken kaza olucak ve uykunda ölürsün korkusundan öylece bakakalıyorsun farın aydınlattığı yola…

Güneş doğuyor mutlak her sabah ama eskisi gibi mutlu edemiyor seni. Bir bakıyorsun denizin mavisi, yeni kesilmiş çimen kokusu tekdüze olmuş ömrünün bir noktasında…

Bazen durmak istiyorsun ama mümkün olmuyor. Yol gidiyor çünkü. Yol uzun…

Sonunda ya varış rotanı belirliyorsun ya da yolda başına geleceklere amade akışına bırakıyorsun her şeyi.

Sonra anlıyorsun ki asıl mesele hangi yoldan gittiğinden ziyade, yan koltuğunda kimin oturduğunu seçmekten ibaret.

Sana yaşamayı sevdirecek basit soru cümlesini duymak istiyorsun.

” Her şey yolunda mı?”

Yollu yazı/ Selcan Aydın

2082f2c4ad1df89265ed85ced9c1e79d

 

O yolların sonunda  bazen bir evde buluyorum kendimi ve ben o boş evde hep birini arayarak uyanıyorum

Gece konuşmaları

Aşk ki hayret halidir, gelince anlarsın. Evler yıkılır…. Her şey yeterdir artık, her şey tamam. En eskideki dilini bulur insan aşkın, herkesi anlatan ilk dilini.Kimin daha çok acı çektiğine gelince… Eli kalem tutan hangisiyse odur en çok acı çeken. Çünkü tarihi kazananların yazması gibi, aşkın acısı da mektupları yazanda kalır…